Pazartesi, Mayıs 6, 2024
Ana SayfaTürkiyeTürkiye'nin tarihi önemi nedir?

Türkiye’nin tarihi önemi nedir?

Türkiye tarihle dolu bir coğrafyadır. Arkeolojik bir tur veya tarihi bir tatil için seyahat etmek için mükemmel bir yerdir.

Tunç Çağı mezarlarından Osmanlı minarelerine, Roma hamamlarından Haçlı kalelerine kadar her şey Türkiye’de var. Bereketli Hilal’in bir parçası olan burası, tarımın doğuşuna, hayvanların evcilleştirilmesine ve şehir yaşamının yükselişine tanık olan ilk topraklardan biriydi.

Binlerce yıldır sömürgeciler tarafından defalarca yerleşmiş ve ordular tarafından istila edilmiştir. Dünya‘nın en büyük generallerinin geçişine tanık oldu: Büyük İskender, Jül Sezar ve Timurlenk. Aynı şekilde en büyük sanatçılardan bazılarına da ev sahipliği yapmıştır: mimarlar, filozoflar, şairler, heykeltıraşlar ve yazarlar; Sinan, Miletoslu Thales, Homer, Praksiteles ve Herodot bunlardan sadece birkaçıdır.

Yüzyıllık varlığı boyunca Türkiye çeşitli alanlarda birçok dönüşüm geçirdi: dini, siyasi, diplomatik ve diğer. Bu değişiklikler, yalnızca ülke liderleri tarafından geliştirilen ve uygulanan politikalar tarafından değil, aynı zamanda çoğu zaman uluslararası bağlamın etkisi altında da üretildi. Böylece, kurulduğu 1923 yılından bu yana Cumhuriyet tarihi açısından önemli olan pek çok önemli tarihin altını çizmek mümkün. Kitaptaki farklı bölümlerde bu tarihlere ayrıntılı olarak değiniliyor ancak biz burada Cumhuriyet tarihinin bazı dönüm noktalarından bahsetmek istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti.

1923 yılında Mustafa Kemal (daha sonra Atatürk olarak anılacaktır) tarafından kurulan Türkiye, ilk günlerinden İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar tek parti rejimine sahipti. Bu tek parti, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP, Cumhuriyet Halk Partisi), başta İtalya, Almanya ve Romanya olmak üzere dönemin Avrupa’daki diğer siyasi partileriyle kıyaslanabilir nitelikteydi. Atatürk’ün 1938’deki ölümü ülkenin yönetim biçiminde büyük bir değişikliğe yol açmadı, zira halefi İsmet İnönü aynı politikayı CHP üzerinde mutlak kontrolle sürdürmüştü.

Değişim, Soğuk Savaş’ın patlak vermesi, iki kutuplu bir dünya ve SSCB’nin Türkiye’ye yönelik artan tehdidiyle birlikte geldi. Bu tehditle karşı karşıya kalan Türkiye’nin liderleri yüzünü Batı’ya, ABD’ye ve Avrupa’ya çevirdi. Bu hamle, ABD’nin talepleri doğrultusunda otoriter tek parti sisteminden kopmak ve daha liberal bir aşamaya geçmek anlamına geliyordu. 1950’den itibaren tek parti sisteminin sona ermesi, CHP’nin bile kaybettiği seçimleri, daha muhafazakar ve Mustafa Kemal Atatürk’ün dogmasına daha az bağlı olan Demokrat Parti’nin (PD) kazanmasıyla sonuçlandı. Soğuk Savaş boyunca Türkiye, Batılı güvenlik ailesinin bir parçasıydı; 1950’lerin başından beri NATO’nun üyesiydi ve katılmayı arzuladığı Avrupa’yla yakından bağlantılıydı.

1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Soğuk Savaş’ın sona ermesi, ülke üzerinde özellikle dış politika açısından büyük bir etki yarattı. Artık Doğu’da Sovyetler Birliği’nin tehdidini hissetmeyen Türkiye, geleneksel ortakları olan ABD ve Avrupa’ya karşı daha özerk bir dış politika izledi. İşte bu dönemde Türkiye Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu’da önemli bir oyuncu olarak ortaya çıktı.

RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Most Popular

Recent Comments